Uzman Fzt. Hakan Özdemir
Değerli okuyucularımız, Nöropati iki kelimeden oluşmaktadır.
"Nöro" sinir demektir. "Pati" de rahatsızlık. "Nöropati" ise sinir sistemi rahatsızlıkları demektir. Nöropati de kendi içinde iki ana gruba ayrılır. Birincisi vücuttaki sinir sistemi içerisinde herhangi bir bölgede herhangi bir sinir hattında baş gösteren münferit sinir rahatsızlığıdır. Bu rahatsızlığın adı mononöropatidir. Latince mono bir demektir. Mono nöropati de bir yerde gözüken –ki bu vücudun herhangi bir yeri olabilir- sinir rahatsızlığıdır.
İkincisi de polinöropatidir. Yine latince "poli" kelimesi çoğul, çok, anlamındadır. Vücudun birden çok yerinde sinirsel rahatsızlık yaşandığında bu rahatsızlık polinöropati kategorisinde değerlendirilir.
Siyatik ağrıları da bir sinir rahatsızlığı olmakla birlikte siyatik vücutta en büyük ve en etkili sinir ağıdır. Siyatik ağrısı kendine özgüdür. Ne zaman nasıl geleceğini kestirmek zordur. Benzerliği sebebiyle bel fıtığı ağrısı ile karıştırılabilir. Bazen inceden başlayan bazen çok şiddetli vuran bir ağrı ile kişinin hayatını bir anda allak bullak edebilir. Bu açıdan siyatik başlı başına bir yazı konusudur.
Nöropatik ağrılar ister tek bir yerde (mono) ister birden fazla yerde (poli) yaşansa da bunun sebebini net bir şekilde söyleyebilmek mümkün değildir. Çünkü nöropati vücuttaki bütün sinirleri kapsamaktadır.
Aynı zamanda vücuttaki bu sinirler, vücutta kendi kendini de yenileyebilen fonksiyonel canlı bir network ağı gibidir. Bu sistem beyin ve omurilik arasında bulunan nöron yani sinir hücreleri ve nöronlara ait sinir liflerini içeren demetlerden meydana gelen çok karmaşık ama bir o kadar da mükemmel bir iletişim ağıdır.
Sinir sistemindeki bu ağrıların sinir hücrelerinde birçok sebebe bağlı olarak yıpranma, iltihaplanma veya -bizim anlayacağımız şekliyle- oksitlenme sebebiyle meydana geldiği söylenebilir.
Şöyle ki birçok etkene bağlı olarak sinir hattının -bir kablo gibi- önce dış muhafazanın ezilme, yıpranma, kopma, yırtılma vb. gibi sebeplerle koruyucu özelliğini yitirmesi ve sinir hücrelerin kısa devre yaparak akım (ileti) kaybı yaşanabilmesi olarak değerlendirilebilir.
Bu tahribat ve beraberinde yaşanan sinirsel ileti kaybı vücudun hangi bölgesine isabet ederse o noktada ağrı olarak kendini belli eder.
Bu tahribatın sebeplerini ve vücutta oluşturduğu ağrının derecesini şiddetini şöyle örneklendirebiliriz. Bir şehirde yaşanan sel, deprem, kasırga gibi doğal afetleri ve böylesi bir afet sonrası hasar gören alt yapı, elektrik, telefon kablolarını düşünelim. İnsandaki sistemler ve organlar da böyledir. Vücut bazen alerjik bünye olmasından, bazen uzun süren rahatsızlıklar yaşamasından, bazen stres sıkıntı gibi olumsuzluklarla karşı karşıya kalmasından dolayı vücutta büyük bir network ağına benzeyen sinir sistemi olumsuz etkilenmektedir.
İnanılmaz derecede geniş bir ağ olan bu sistemde bu olumsuzlukların, hangi doku ve organda ne derece tahribat yaptığı da pek anlaşılamaz. Ayrıca bu yıpranma veya tahribat, düzenli kan dolaşımına da olumsuz etki edeceğinden sinir hücrelerine yeteri kadar kan da ulaşamaz.
Bütün bunlar vücutta ağrı olarak, güç kaybı olarak, halsizlik olarak, kasılma veya kramp olarak vb. karşılık bulur...
Sinir sistemindeki tahribata nelerin sebep olabileceği hakkında alerjik bünyeye, kronik rahatsızlıklar sebebiyle uzun süreli ilaç kullanımına, zor hayat şartlarına vb. dikkat çekmiştik. Birkaç somut örnek vermek gerekirse şeker (diyabet) hastalığında vücutta en çok etkilenen kısım sinir sistemidir. O bakımdan diyabet nöropati ile doğrudan ilgilidir.
Kişi üç beş yıl boyunca birkaç ilaç kullanmak mecburiyetinde kaldığında, uzun süre antibiyotik kullanmak zorunda kalındığında, kandaki üre miktarının sürekli yükselmesi durumunda, sebepsiz yere kilo alınmaya başlandığında, böbreklerde, kollajen damar rahatsızlıklarında, sinir sistemi de etkilenmektedir. Bu gibi tahribatlarda sinirle birlikte ve ilk önce tıpkı bir elektrik kablosunda kabloyu çevreleyen kılıf gibi sinir sistemini çevreleyen dokuda dejenerasyon başlamaktadır.
Ve doğal afet örneğinde olduğu gibi bu tahribatın hangi bölgede ne şiddette olacağını kimse kestirememektedir. Ama bilinmelidir ki, vücuda alınan besinlerde gereği kadar emilim yapılamadığında, tuvalet alışkanlığı olmadığında, boşaltım sistemi düzenli çalışmadığında; vücutta herhangi bir sebeple enfeksiyon veya iltihaplanma söz konusu olduğunda; kimyasal ve toksik maddelere maruz kalındığında, romatizmal eklem rahatsızlıkları, lupus ve benzeri otoimmün rahatsızlıklara maruz kaldığında; aşırı alkol ve sigara tüketimi, rutubetli, nemli, havasız ortamlarda kalındığında, bel ve boyun omurlarında bası, ağrı, fıtık söz konusu olduğunda, böbrek, bağırsak, karaciğer gibi hayati organlar dengeli ve sağlıklı çalışmadığında nöropatik sorunlara da davetiye çıkarılmaktadır.
Şehir gürültüsü, egzoz dumanı, elektromanyetik ortamlar, aşırı stres, uyku bozuklukları gibi daha onlarca sebebi de vücudun nöronlarını zaman içinde olumsuz etkileyen ve böylece beyinle vücut arasındaki iletişimin sağlıklı gerçekleşmesini aksatan sebepler arasında sayabiliriz ve saymalıyız...
Sebebi belli olmayan bir şekilde özellikle bacaklar ve ayaklarda olmak üzere ellerde, kollar ve adalelerde uyuşmalar, keçeleşmeler, his kaybı gibi durumlar oluyorsa, merdiven çıkarken, bir cismi tutarken adale ve kaslarda güçsüzlük hissi yaşanıyorsa, hareketsiz olunmadığı halde vücudun bazı bölgelerinde iğnelenme, karıncalanma, bazen şiddetli acı ve yanma gibi şikâyetler baş gösteriyorsa, özellikle dinlenmeye geçildiği zamanlarda ellerde, eklem yerlerinde, kollar ve bacaklarda huzursuz bacak sendromu -ki daha çok geceleri gelir- denilen türde ağrılar söz konusu oluyorsa aile hekiminin nöropati konusuna eğilmesi gerekiyor.
Öte yandan vücutta siyatik ağrılar şeklinde baş gösteren kimi nöropatik ağrılar vardır ki bel fıtığı ağrısına benzer şekilde kişinin hareket etmesine engel olabilecek şiddette ağrı yaşatabilir. Bu tür siyatik ağrılar eğer iki üç aydan fazla sürerse çekilen bel MR'ında da fıtık izine rastlansın veya rastlanmasın o kimsede "siyatik nöropati" diyebileceğimiz bir durumu düşünmemiz gerekecektir.
İnsan hayatında temiz çevre, temiz gıda ve temiz su, temiz ortam çok önemlidir. Nöropatik rahatsızlıklarda da insan sağlığı söz konusu olduğunda bilinen tedavilere ilaveten kaplıca tedavisi gibi, akupunktur gibi diğer birçok tedavi yöntemlerinden de faydalanılmalıdır.
Bu arada meslektaşlarımızın ve konuyla ilgili araştırmacıların dikkatine sunmak amacıyla polikliniğimize örneğin bel ve boyun şikâyetiyle; migren, baş ağrısı, alerji, kabızlık, uyku bozukluğu, romatizmal ağrı gibi şikâyetle gelen hastalarımıza Maraş Akupunktur Merkezinde uyguladığımız tedaviler sonucunda hastalardan genelde şu ve benzeri geri bildirimler almaktayız:
"Eskisinden daha iyi uyuyorum", "Artık sabahları daha dinç kalkıyorum", "Burnum daha iyi koku almaya başladı", "Daldaki yaprağın yeşilini daha canlı görüyorum", "Kalem tutarken artık elimden düşürmüyorum", "Cildim daha yumuşak ve parlak hale geldi", "Eklemlerimde ağrı ve karıncalanmalar azaldı", "Dinlenmeye geçtiğimde başlayan ağrılarım çok hafifledi"
Maraş Akupunktur Merkezi olarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki akupunktur vücudun bağışıklık sistemini güçlendiren yukarıda saydığımız birçok şikayette vücuda yardımcı olan yan etkisiz ve en etkili tedavi yöntemlerinden biridir.
Sağlıcakla...
Bu yazı 09.09.2020 tarihinde İttifak Gazetesinde yayınlanmıştır. Okumak için tıklayınız: