Servikal Artroz (Boyun kireçlenmesi) ve akupunkturla tedavisi -1-
Boynumuzu biliyor muyuz?
Normalde bir insanın boynunda yedi tane omur ve bu omurların arasında da altı tane disk bulunur.
Yine boyunda, önde ve arkada olmak üzere eklemler bulunur. Özellikle arkadaki eklemler boyundaki bütün rahatsızlıklardan etkilenir.
Omurilik, boyun omurları arasındadır. Beyne giden damarlar omurlar ve disklerin hemen yanı başından süzülüp giderler.
Ellere kollara hareket veren sinirler omurlarla diskler arasında iç içe bulunur.
Biz burada tıp uzmanları gibi detaylarına inecek halde değiliz. Bizim anlayacağımız şekilde tarif edersek;
Boyun, vücudun bütün organlarını sevk ve idare eden beyin ile vücudu birbirine bağlayan bir noktada. Bu bakımdan çok önemli bir görevde.
Nasıl önemli olmaz ki?
Bir kere vücudu idare edecek olan beyin. Beyin, tüm gereksinimlerini boyun yoluyla karşılamakta. Örneğin,
Beynin besleneceği kan boyundan geçer.
Beyne sinyal ulaştıracak sinirler boyundan geçer.
Beynin ellere kollara ayaklara vs vereceği tüm komutlar boyundan geçer.
Kısaca, beyin vücudun tepesinde oturan bir yöneticidir. Ama yöneticinin yöneticiliğini tam yapabilmesi için vücutla arasındaki iletişimin her yönden tam olarak sağlanması gerekir.
İnsanoğlu doğduğunda, özel vakalar hariç, tıpkı sıfır kilometre otomobillerde olduğu gibi mükemmeldir. Ancak biz nedense, eskiyince yenisini alabileceğimiz, yedek parçasını bulabileceğimiz otomobilimize verdiğimiz değerin onda birini kendi vücudumuza vermeyiz.
Oysa vücudumuzun ne yedek parçası vardır, ne de eskiyince yenileme şansımız. Tek bir şansızım var o da, yeri ve zamanında vücudumuza gereken önemi vermek, sağlığımızı düşünmek...
Haklısınız, maalesef sağlığımızı, sağlığımız elden gittiğinde hissederiz. Sonra eyvah deriz ama çoğunlukla hayat burnumuzdan gelir...
Her neyse, doğuşta hiçbir sorun olmadığı halde, insanlar ne yapıyor da, bu mükemmel boynu deforme edip görevini aksatır hale getiriyorlar.
E bakalım ne iyilikler(!) yapıyormuşuz kendi kendimize?
Boyun sağlığımızı neler etkiliyor?
Duruş ve oturuş bozuklukları...
Ta bebeklikte, annenin kucağında iken başlar, şu an içinde bulunduğu zamana kadar geçen tüm hayatı kapsar.
Nasıl yani?
Boyun bu hale, bir günde, bir ayda, bir yılda falan gelmiyor... Yılların birikimiyle oluşuyor. Dolayısıyla en ufağından en büyüğüne kadar binlerce duruş oturuş bozukluğu bu deformasyona damla damla katkıda bulunuyor.
Tabi kimisi bir etki ediyorsa kimi on etki ediyor. Kimi bir anlık oluyor, kiminin etkisi yıllarca devam ediyor.
Örneğin;
Uzun topuklu ayakkabı giyen bir bayanın boynu bu giyinişten kesinlikle etkilenir. Ama bu etkilenme nezle gibi grip gibi hapşırıkla kendini belli edecek bir etkileşme değildir. Bardağa damlayan birkaç damladır.
Bir minik öğrencinin sırtına yüklenen ağır ders kitapları, o çocuğun bel ve boynunu kesinlikle etkileyecektir. Ama hemen o gün içinde o yıl içinde değil. Bardağa damlayan birkaç damladır.
Saatlerde direksiyon başında oturan ve başını hiç oynatamayan şoförün bu duruşu boynunu etkileyecektir. Ama ilk günlerde ilk aylarda hatta ilk yıllarda değil. Bardağa damlayan damladır.
Bir masa başı sekreter ya da memur, bilgisayarın başında sürekli başı öne eğik vaziyette ve beli kambur halde çalışmaktadır. Bu duruş ve oturuş, boynu etkileyen bir faktördür... Ama hemencecik değil, yıllar sonra. Bardağa damlayan birkaç damladır.
Niye hemen değil de yıllar sonra?
Çünkü insan vücudu öyle kartondan değildir. Bir mükemmel mekanizmadır. Öyle bir mekanizma ki, hem üretir hem tüketir, hem de kendini sürekli yeniler, bakım tamir ve onarımını kendi kendine yapar.
Siz bardağa yanlışlıklar sebebiyle damlalar damlattıkça o bütün gücünü sarf ederek bu damlaları azaltmaya çalışır.
Dolayısıyla sizin kendi bedeninize uyguladığınız yanlış harekete karşı hemen pes etmez? Sürekli kendini yenilemeye gayret gösterir.
Ama siz (mesleğiniz gereği) ısrarla bilgisayarın başından kalkmam diyorsanız,
Ama siz (mesleğiniz gereği) sürekli direksiyon başında şoförlük yapacağım diyorsanız,
Ama siz, (zevkiniz vs. için) sürekli uzun topuklu ayakkabı giyeceğim diyorsanız,
Her şeyi (belki elde olmayan sebeplerden dolayı mecburen) kendinize dert edip stres ve gerilim içinde kalmaya devam ediyorsanız,
Yine meslek olarak mikro ve makro travmaya maruz kalıcı bir işte çalışıyorsanız, örneğin elinizde matkap hiç eksik olmuyorsa, seyyar kompresörlerle asfalt delme makinesi çalıştırıyorsanız vs. bu darbeler de vücudu ve özellikle boyun yapısını çok fena etkileyecektir.
İşte vücut bunlara bir noktada yetmeyecektir. Tıpkı bilek güreşi yapan iki bilekten birinin diren direne sonunda pes edip, masaya yığılması gibi...
Tıpkı bardağa damlayan damlaların bir noktadan sonra bardağı taşırması gibi...
Yine vücudumuz o kadar mükemmel ki, pes dediği noktada, bardak taşmaya başladığında sizi uyarıyor... Yine sizin iyiliğiniz için yapıyor bunu...
-Arkadaş benden bu kadar, artık gücüm kalmadı, diyor. (Bkz. Belirtileri nelerdir?
Genetik faktörleri ve yaşlanmayı saymıyoruz. Çünkü yaşlılık zaten deformasyonun genel adıdır. İlla ki vücut yaşlanacaktır. Bizim burada amacımız yaşlanmayı geciktirmeye yönelik çareler ve yaşlanmaya kadar geçen süreyi rahat ve sağlıklı yaşamaya yönelik.
Genetik faktöre de sizin bireysel olarak yapabileceğiniz bir şey yok. Yani bu sizde olacak illa ki. Ama siz bunu da tedaviyle aşabilirsiniz.
Peki bu duruş ve oturuş bozuklukları, travmalar vs. sebebiyle boyun nasıl deforme oluyor ki?
Konuya devam edeceğiz...
Bu yazı İttifak Gazetesinde 21.10.2020 tarihinde yayınlanmıştır. Okumak için tıklayınız: